Son Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi'nin kitabı olan "Hilâfetin İlgasının Arka Planı" kitabından...
sy 32'den...
" 1. Dünya Savaşı galibi devletlerin her nasılsa Mustafa Kemal'e yenilmeleri hususudur. Bu devletlerin İzmirDe Mustafa Kemal'e yenilmeleri akledilir bir şey değildir. O sırada galip devletler istediklerini yapabilecek konumdaydılar. Ancak ona göre -yani Mustafa Sabri Efendi'ye göre- İngilizler dahice bir plan tasarlayarak Mustafa Kemal'le anlaşıp İzmir'den çekildiler. Böylece güya ona yenilmiş ve çekilmek zorunda kalmışlardı. Mustafa Kemal muzaffer komutan ilan edilmişti. İngilizler ise bunun karşılığında birçok büyük kazançlar sağladılar. Meselâ hilâfetin ilgası gibi..."
19 Temmuz 2013 Cuma
11 Temmuz 2013 Perşembe
İNSAN NEDİR?

katre-i hûnest ve hezar endişe"... Yani, tek damla
kan ve sayısız kaygı, endişe... Eski Yunan
hakimlerinden Solon'a da soruyorlar, "insan nedir?"
diye... O da, "insan bir ârızadan ibarettir" diyor. Yani
bir ipliğin üzerindeki ilmik gibi bir şey... Çekince iplik
dümdüz...Bu iki görüş de insanı tam ifade
kuvvetinde değil...Sadî'de daha derin, fakat o da
ıstırap cephesiyle insanı ele alıyor. Öbürü sadece
yokluk tarafından görüyor....
*Necip Fazıl Kısakürek'in Sahte Kahramanlar Kitabından alınmıştır.
25 Nisan 2013 Perşembe
İNEK / گاو / GAAV
Yapım: 1969 | İran
Yönetmen: Dariush Mehrjui
Senaryo: Dariush Mehrjui
Başroller: Ezzatolah Entezami, Ali Nassirian, Jamshid Mashayekhi
Pehlevi rejimine açıkça eleştiri getiren Dariush Mehrcuyi’nin
İnek filmi Şah’ın damadının başında bulunduğu Kültür ve Sanat
Bakanlığı tarafından yasaklandı, ancak iki yıl sonra filmin jeneriğine
hikâyenin 50 yıl önce, yani Pehlevi rejiminden çok önce geçtiğini gösteren bir
ibarenin eklenmesiyle gösterim izni alınabildi.
Filmin hikâyesi ve senaryosu
psikolog Gulam Huseyin Saidi’ye aittir. Köydeki tek ineğin sahibi olan Meşhedi
Hasan’ın adeta canından çok sevdiği ineği, Hasan’ın köyde olmadığı bir dönemde
hastalanır ve köylü tarafından kesilip, gömülür.
Hasan’ı üzmek istemeyen köylüler Hasan’a ineğin kaçtığını söylerler, fakat
Hasan gerçeği anlar ve kendisini ahıra kapatır ve inek gibi yaşamaya başlar.
Gav filmi imam Humeyni tarafından da çok
beğenilip devrimden sonra gösterime koyulur. Ali Şeriati ise alinasyonu[3]
ve insanın modernizm karşısında yabancılaşmasını anlatırken bu filme atıfta
bulunur. Şeriati, bu film için; “İran’da üretilen en insanî film, bu inek filmidir[4]” der, ne var ki o
dönemler sansüre uğrar[5].
Humeyni'nin film hakkında görüşleri.
Bana göre filmin en etkileyici sahnesi yukarıda fotoğrafını gördüğünüz kare. Meşhasan'ın üzüntüsü çok gerçekçi idi.
Hasan ile İslam'ın isimlerinin başına gelen Meş eki nedir diye merak ediyorsanız küçük bir not; Meşhed'deki İmam Rıza türbesini ziyaret eden bir Şii, geleneklere göre artık yarım hacı sayılır ve ismine bu ünvan eklenir.
Filmin yönetmeni; Dariush Mehrjui...
[1] Fatin Kanat, İran Sinemasında Kadın, Dipnot Yayınları
2007, s:31
[2] [2] Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi http://www.mafm.boun.edu.tr/files/312_iran_sinemasi.pdf
[3] Alinasyon, âline [aliéner] kökünden gelmekte olup
insana cinin hulul etmesi [girmesi] anlamına gelmektedir. İşte bu anlamda,
eskiden, deliren biri için, “kendinden uzaklaştı, kendini tanımıyor, aklını
yitirmiş, kendinde değil, bir başkası oldu” derlerdi. Yani divane ve mecnun
olmuş; cin [div] ona hulul etmiş [aline olmuş] ve aklını, duygusunu ve
kişiliğini yiyerek onun insanî kimliğinin ve bireysel kişiliğinin yerine
geçmiştir; o kendisini duymamaktadır, cini kendisi sanmaktadır. [ Ali Şeriati, İSLAM
BİLİM; DERS-8 ]
Etiketler:
Ali Şeriati,
Darius Mehrjui,
Gaavi گاو,
Humeyni,
İnek,
İran,
Pehlevi,
Sinema
BEYAZ BALON / بادکنک سفید / BADKONAK E SEFİD 1995
Yönetmen: Jafar Panahi
Senaryo: Abbas Kiarostami
Cafer Panahi'nin ilk uzun metrajlı filmi olmasının yanısıra senaryosu Kiyarüstemi'ye ait. Panahi, uzun zaman Kiyarüstemi'nin yanında tabiri caizse çıraklık yapmış bir isimdir.
Filme geçmeden önce Cafer Panahi'nin şuanki durumundan bahsetmeliyim, zira kendisi rejim karşıtı film yapmak ve yine rejim karşıtı kişilerle ilişkide bulunmak suçundan 20 yıl film yapması yasaklanmış ve hapis cezası almıştı. Yaptığı açlık grevi ile dünya gündemine oturmuştu. Bildiğim kadarıyla hala İran'da, kendisi İran'da kalıp mücadele etmek istiyor. Zaten yurt dışına çıkma yasağı var ve bu yüzden Cannes Film Festivali'ne katılamadı. Alttaki fotoğraf son zamanlarda Abbas Kiyarüstemi ile birlikte çalışan Juliette Binoche'nin Cannes'taki protestosundan bir kare.
Gelelim filme; simgeler üzerine kurulmuş bir film, zaten İran'ın sansürleri karşısında başka nasıl film yapılabilir ki?
Yönetmen İran'da yabancılara bakışı bir çocuk gözüyle irdeliyor aslında ve Nevruz gününde bir kız çocuğunun gözünden İran sokaklarını ve fakir yaşantısını bizlere sunuyor. Abi karakteri ile bizlere Doğu'da erken yaşta büyümek zorunda kalan erkek çocuklarını, terzi ile suçu hep başkasında arayan ve bahaneleri bitmeyen İran'ı anlatıyor bana göre.
En son baloncu çocuğun bir nevruz gününde elinde kalan son beyaz balonu ile kepengi kapalı bir dükkanın önündeki görüntüsüyle bize veda eden bir yapıt. Belli ki burada da siyasi bir mesaj var ama bunun okumasını yapmak biraz tarih bilgisi gerektiriyor. Burada herkes çocuğu Afgan zannetmiş, çocuğun Tacik olduğunu savunanlarda var.
Burada sözü Cihan Aktaş'a vermeliyim, "Dünya Bülteni" nde güzel bir yazı kaleme almış, paylaşmakta fayda var. İyi okumalar...
Cafer Penahi ve siyaset
İranlı yönetmen Cafer Penahi, altı yıl hapse mahkum edildi. Bana hapis cezasından daha dikkat çekici gelen, sanatçının yirmi yıl boyunca sinema çalışmalarından mahrum bırakılması hükmü oldu. Bir sanatçının üretimden alıkonulmasından daha ağır bir ceza olur mu...
Penahi, sinemasıyla siyasal tavrını ayırt etmeyen bir yönetmen. Esasında bir devrimin ardından gelişen İran sinemasının yeni kuşak yönetmenlerinden beklentilerine aykırı düşmeyen bir sinema anlayışı bu. Yeni İran sineması toplumsal duyarlığa sahip olacak, bununla birlikte kaba bir propaganda aracı olarak da şekillenmeyecekti. Kısacası sinemacılardan mesailerini Sovyetler Birliği'nde olduğu gibi resmi ideolojinin hizmetine adamaları beklenmeyecekti. Hakikat arayışı, insanın özündeki iyiliği açığa çıkartan keşifler, estetik ve mükemmellik arayışı... Bu başlangıç ilkelerinin yeni İran sinemasını özgün kılan etkilerinden kimse şüphe duyamaz. Şimdi anlaşılmaz görünen, sanatçının siyasete ilgisinin niceliğini belirleyen kıstaslardır. Bir filminin sahnesinden türlü yorumlar okunarak suçlanacak olan yönetmen, sembolik anlatımlara ve çocuksu dilin imkânlarına sığınmaya devam mı edecek...
Birkaç yıldır ülkelerinde temsil ya da katılım, fikirlerin beyanı gibi konularda sıkıntı yaşayan İranlı yönetmenler, eleştirilerini bazen Daryuş Mehrcuyi ve Behmen Fermanara gibi kısmen metaforik, bazen de Rahşan Beni İtimat ve Penahi gibi filmlerinin gişede gösterime sokulmaması pahasına apaçık bir şekilde ifade ediyorlar. Ya da Asgâr Ferhadi'yle Ali Refei misali gişe kaygısıyla Hollywood sinemasından uyarlama, Kubrick ve Haneke etkisini belli eden seri cinayet ve psikolojik gerilim filmleri yapıyorlar.
Son yıllarda siyasallaşmış yönetmenler arasında ismi en çok geçen yönetmen, sanırım Cafer Penahi'dir.
Sinema anlayışına yakınlık duymasam da takip etmeye çalıştığım bir yönetmen, Penahi. Onun sinema dili, yeni İran sineması idealiyle bazen örtüşür, zaman zaman da ayrışır.
Hayal Perdesi dergisinin Eylül sayısında yer alan "Mutsuz Filmler" dosyası için yazdığım "Yüzlerce Gizli Dünyadan Bazıları" başlıklı yazıda da irdelemiştim, Penahi sinemasının bu aradalığını.
Penahi, İran sinemasının "İslami" duyarlıkla buluşmayan sol-liberal eğilimli çizgisinin süreğinde değerlendirilebilecek bir yönetmen. Yeni sinemaya ayrıcalık kazandıran kimi nitelikleri onun filmlerinde de görmek mümkün. Hayatın ince ayrıntıları, çocuk bakışının derinliği, tabiattan öğrenme, sıradan insanın hayatındaki sürprizler... Bunlara karşılık pek çok İranlı sinemacının filmlerinde karşınıza çıkabilecek geleneksel sürekliliği veya geleneğin sunduğu imkânları hatırlatan figür ve temalara pek rastlanmaz onun filmlerinde. Pek çok yönetmenin sinemasında bir şekilde beliren - vitray pencere gibi- geleneksel hayatların derinliğine göndermede bulunurken geleceğe de umut ışıklarını ilettiği hissini veren figürler, Penahi'nin filmlerinde özellikle yer almazlar.
Yukarıda belirttiğim gibi Penahi yeni kuşak sinemacılar içinde en fazla politize olan yönetmen. 12 Haziran 2009 seçimlerinden sonra reformistlere yönelik baskıları konu alan faaliyetleri nedeniyle bir ara tutuklandı ve yüksek bir kefaletle serbest bırakıldı. Ülkesindeki siyasal atmosferle ilgili sıkıntıları sinemasına da yansıyor ve Penahi, mesela "Kanlı Altın" (2003) filminde bir savaş gazisini öncelikle ister istemez toplum ve devlet tarafından yeterince desteklenmediği için karanlık işlere tevessül eden bir tip olarak resmetmeyi yeğliyor.
Bana pesimist bir yönetmen olarak görünen Penahi'nin ufkunda insanlar çare arayışına izin vermeyen bir kısır döngünün mahkûmu olarak dolaşırlar ortalıkta ya da kapana kısılmış olmanın çaresizliğini, umutsuzluğunu sergilerler; yönetmenin "Beyaz Balon" gibi, İran sinemasının çocuk merkezli filmleri çerçevesinde yer alan iyimser filmi bir yana... "Daire" filminin kadın kahramanları, Nevval el-Saadavi'nin "Sıfır Noktasındaki Kadın"ının kahramanı gibi, kurtuluş için ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar, toplumun vurduğu damgaya kanunların engelleri de eklendiğinde, başladıkları noktaya geri dönerler; kurtuluş için sürdürdükleri zorlu koşunun ardından.
Penahi sineması yeni İran sineması içinde yine de kendine bir yer buluyor; ne de olsa İran sineması, geçen yıllar içinde farklı bakış açılarını hazmedebilecek bir yapıya sahip olduğunu göstermiştir. Buna karşılık Mina Ekberi'nin Şark Gazetesi'ndeki yazısında altını çizdiği gibi, dünyanın en siyasi sineması giderek siyasi filmlerden yoksunlaşıyor. (20 Kasım 2010)
İranlı yönetmenler siyasetle ilgilenme konusunda hep yüreklendirilmiş ve özellikle Hatemi hükümetleri döneminde, siyaseti belirleyen, siyasette söz hakkına sahip olduklarına da inançlarını yansıtan filmler yapmışlardır. Siyasetle bunca iç içe yönetmenlerin filmleri kaçınılmaz olarak bir yanıyla (ve çok doğal ifadelerle) siyasete dokunur. Giderek "sanat için sanat" görüşünü benimsediği ileri sürülebilecek Mahmelbaf filmlerinde dahi siyaset, filmin dokularına sızmış olarak varlığını sürdürmez mi...
Ayetullah Humeyni açısından hikmetten başka bir anlam taşımayan siyaseti toplumsal katmanlara yayarak halka mal eden devrimin süreğinde, hâlâ soruları, yani kalpleri olan insanların siyasete değinen sebeplerle kısıtlamalara maruz kalması insanın içinde buruk bir duygu uyandırıyor. Kaldı ki Penahi fırsat bulmuşken kahraman edasıyla bir Batı ülkesine iltica hesabı yapan bir yönetmen olmadığını da gösterdi.
Keşke İran'ın gündelik siyaseti Hölderlin'in Fransız Devrimi'nin ardından yaşadığı içe kapanışı, kırılmayı andıran geri çekilmelerin yerine sorumlu sanatçı vizyonunu teşvik eden bir devrimci duyarlığı tazeleyebilseydi, muhalif sorular üzerinden. Keşke Penahi sinemasını geniş ufuklara açmasını engelleyen umutsuzluğun bariyerlerini aşmaya götüren bir mesleki yolculuğu kesintisiz sürdürebilseydi! Belki o zaman "Daire" filminin çıkışsız kadınlarının birbirine dolaşan ayaklarının altına desenleri vitray pencereden yayılan ışıkları hatırlatan bir uçan halı açmayı başarabilirdi, Demavend dağlarının eteklerindeki yeşil bağlara götüren. Kimbilir...
1 Mart 2013 Cuma
Mohsen Namjoo - Gîs محسن نامجو - گیس
گیس / gîs/ ( Peh ) : Saç, zülüf, uzun saç ....
یک روز به شیدایی
در زلف تو آویزمخود را چو فرو ریزم
با خاش درآمیزم
وگرنه من همان خاکم که هستم
Bir gün deliye döndüğümde kendimi senin saçlarından asacağım
kendimi astığımda toprakla karışacağım
Ben topraktan başka bir şey değilim.
یک روز سر زلف
بلوندت چینم بهر
دل مسکینم
اینم، جگرم
اینم، اینم
یک روز که باشم مست
لایعقل و طرد و سست
یک روز ارس گردم
اطراف تو را گردم
کشتی شوم جاری
از خاک برآرم تو
بر آب نشانم تو
دور از همه بیزاری
bir gün sarhoş olduğumda düşünemiyor ve düşmüşken
bir gün aras dağı olacağım, senin etrafında döneceğim
bir gün yüzen bir gemi gibi olacağım
seni topraktan kazıyacağım
bütün kötülüklerden uzakta suya bırakacağım
دریای خزر گردم هی
خواهی تو اگر جونم
bana sorarsan eğer,
hayatım..
hazar denizi olacağım
محصول هنر گردم
خواهی تو اگر جونم
bana sorarsan eğer,
hayatım..
sanat eseri olacağım
یک روز بصر گردم
یک روز نظر گردم
پانصد سر سر در گم
ای وای ای وای ای واآآی
bir gün göz olacağım bir gün bakış
birbirine girmiş beşyüz adam
eyvah.. eyvah.. eyvah..
حبل المتین گیست
جمعا به تو آویزیم
saçın bir ip gibi, hepimiz senin peşindeyiz..
لاتفرقوا و اعتصموا
لاتفرقوا و اعتصموا
ayrılığa düşmeyin, sarılın.
ayrılığa düşmeyin, sarılın.
و اعتصموا به حبل الله جمیعا و لا تفرقوا...
Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı yapışın; parçalanmayın. (ali imran suresi 103)
یک روز به شیدایی
در زلف تو آویزم
Bir gün çılgına döndüğümde kendimi saçlarından asacağım
یک روز دو چشمم خیس
یک روز دلم چون گیس
آشفته و ریساریس
بردار دگر بردار
بردار به دارم زن
از روی پل فردیس
bir gün gözlerim yaşlı..
bir gün kalbim saçların gibi dağılmış ve paramparçayken
al beni..
gel..
çabuk ol..
al beni ve fardis köprüsünde as..
...
دریای خزر گردم
خواهی تو اگر جونم
bana sorarsan eğer,
canım..
hazar denizi olacağım
صد سینه سپر گردم
خواهی تو اگر جونم
Eğer sen istersen, yüz gönüle siper olurum
یک روز بصر گردم
یک روز نظر گردم
bir gün göz olacağım bir gün bakış
پانصد سر سر در گم
ای وای ای وای ای وای
birbirine girmiş beşyüz adam
eyvah.. eyvah.. eyvah..
ای درد تو ام درمان
درد سر ناکامی
ای یاد توام مونس
در گوشه تنهایی
وی خاطرهات پونز
نوک تیز ته کف کفشم
این سندل رسوایی
این سندل رسوایی
sen benim acımsın ve yine sen hasta yatağımda dermanımsın
tenha köşede yadıma düşensin
hatıran ayakkabımın altında duran sivri bir iğne gibi
bana sürekli seni hatırlatıyor
rüsva eden ayakkabı.. rüsva eden ayakkabı..
گرگی تو و میشم من
جمعا به تو آویزیم
آب از تو سریشم من
جمعا به تو آویزیم
sen bir kurtsun, ben bir kuzu.. hepimiz senin peşindeyiz
hepimiz sana tutunacak ve seni takip edenlerden olacağız
اوگزاز و دیازپامی
جر زلفت آرامی
چون زلف تو نآرامم
رسوا و پریشم من
سشوار سشوار سشوار
sen uyuşturucu misali beni sakinleştiriyorsun
saçların dışında dinginsin sen
bense dingin değilim, saçların gibiyim
dağılmış ve çılgınım..
saçlarını savuran rüzgar.. saçlarını savuran rüzgar.. saçlarını savuran rüzgar..
دریای خرز گردم
خواهی تو اگر جونم
صد سینه سپر گردم
خواهی تو اگر جونم
محصول هنر گردم
خواهی تو اگر جونم
یک روز بصر گردم
یک روز نظر گردم
پانصد سر سر در گم
ای وای ای وای ای وای ای وای
Etiketler:
Farsça Şarkı,
Gees Türkçe sözleri,
Mohsen Namjo,
MÜZİK
26 Şubat 2013 Salı
3 IDIOTS
3 IDIOTS / 3 APTAL
Dil: Hintçe/ İngilizce/ Urduca
Yapım: 2009 | Hindistan
Yönetmen: Rajkumar Hirani
Senaryo: Vidhu Vinod Chopra
Başroller: Aamir Khan, Kareena Kapoor, Boman Irani
Hayattan bunalmışsanız, hiçbir işe yaramadığınızı düşünüyorsanız, size ilaç gibi gelecek bu filmi izlemenizi tavsiye ederim. Hele birde öğrenciyseniz ve bu kadar şeyi neden öğrendiğinizi bile anlamadan yıllarınız akıp gidiyorsa lütfen buyrun...
Yeteneklerin, hobilerin, zevklerin değil, diplomaların, kariyerlerin, iyi arabaların, şık kıyafetlerin kısacası etiketlerin konuştuğu bir dünyada yaşıyoruz maalesef. Ne kadar eleştirirsek eleştirelim bizde bu düzene ayak uydurmak için koşturup duruyoruz. En kötüsü de çoğumuz olmak istemediğimiz yerdeyiz ve tercihlerimizde bağımsız değiliz.
işte filmin konusu da bu anlattıklarımın etrafında dönüp duruyor; daha ilk günden sisteme kafa tutan Rancho ve onun 2 arkadaşı arasında geçen eğlenceli bir hikayesi var. Süre biraz uzun ama emin olun hiç sıkılmadan izleyeceksiniz.
Klasik Bollywood filmleri gibi içinde bir iki dans sahnesi yapmışlar ama onlarda çok keyifli.
Özellikle bu sahneyi izlemelisiniz:)
Filmin en eğlenceli bölümlerinden;
Bu filmi özellikle eğitimciler ve anne-baba adayları izlemeli!
İyi seyirler...
Etiketler:
3 Aptal,
3 Idiots,
Bollywood,
Mühendislik,
SİNEMA
14 Şubat 2013 Perşembe
ANNE GİBİ میم مثل مادر
ANNE GİBİ
میم مثل مادر
M LIKE MOTHER
Yapım: 2006 İRAN
TÜR: DRAM
YÖNETMEN: RASOOL MOLLAGHOLİ POOR
OYUNCULAR: GOLSHİFTEH FARAHANİ, FARİBA AMİRİ
Filmde işlenen konu aslında çok ciddi ve altı defalarca çizilmesi gereken bir konu; ”Kimyasal silahlar”. Ve bunların gölgesinde mutant doğan çocuklar. Özellikle Amerika'nın Irak çıkartmasında kullandığı kimyasal silahlar yüzünden Irakta resmen mutasyona uğramış yeni bir nesil türedi. Gözleri olmayan ya da çift başlı bebekler... Buna kim dur diyecek naraları atmayacağım, biliyorum ki insanlık var oldukça iki karış toprak bir masum bebekten her zaman daha kıymetli olacak. Bizse her zaman uzaktan seyredeceğimizi sanarak büyük bir yanılgı içinde olacağız.
Gelelim filme; İran-Irak savaşında maruz kaldığı kimyasallar yüzünden sakat bir bebeğe hamile kalan Sepideh eşi tarafından kürtaja zorlanır. Yasal olmayan yollardan bebeğin hayatına son verme sahnelerinde Sepideh doğmamış oğluna yalvarır; "Oğlum vazgeç bu hayattan!" Said vazgeçmez hayattan, zihinleri ve bedenleri engelli bu insanlar vicdanı engelli insanlığa koca bir ders verir.
Bu filmi kürtajı savunanların da izlemesini çok isterdim. Engelli çocuk sahibi annelere de moral olacağını düşünüyorum. O anneler öyle mübarekler ki bi bilseler... Ve tabii ki engelli kardeşlerimiz de ne kadar güçlü ve özel olduklarını bilmeliler.
Başroldeki anne ve çocuğa bayıldım. Şarkı sözleri harika. Çocuk oyuncunun performansı alkışı hak eden cinsten. Annenin ilaçları alıp koştuğu sahnede arkada Saddam’ın yakalanma ve heykelinin devrilme sahnesi çok manidardı. Ve tabii ki o çocuklarla yapılan koro, piyanoda oturan genç çocuğun sesi…
Bu film hakkında söylenecek çok söz var, fırsat kaybetmeden izleyin derim…
Bu film hakkında söylenecek çok söz var, fırsat kaybetmeden izleyin derim…
Küçük bir not; toplum içinde ağlayamam derseniz bu filmi yalnız izleyin, izleyip de ağlamayan yoktur herhalde.
Filmden kısa alıntılar;
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)