İran etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İran etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Şubat 2015 Pazar

Takhté siah / KARA TAHTA / BLACKBOARDS











Vizyon tarihi: 21 Eylül 2001IMDB Puanı: 6.90
Dil: Kürtçe
Yapım: 2000 | İran | İtalya | Japonya
Yönetmen: Samira Makhmalbaf
Senaryo: Mohsen Makhmalbaf 
Başroller: Said Mohamadi, Behnaz Jafari, Bahman Ghobadi

Kara Tahta, İran Irak savaşındaki kullanılan kimyasal silahlara ve eğitimin önemine dikkat çeken bir film. Mahmelbaf'ın kızı Samira Mahmelbaf yönetmen koltuğunda bu defa. Ödül aldığı kısa filmi "Elma" dan sonra ilk uzun metrajlı filmi. 

Filmin konusu Halepçe sınırında iki grup arasında geçiyor. Birincisi savaştan kaçan ve çoğu yaşlılardan oluşan göçebe bir grup, ikincisi ise devamlı İran-Irak sınırında hareket halinde bulunan ve kaçakçılık yaptırılan küçük çocuklardan oluşan bir grup. 
Sırtlarında kara tahta bazan sadece bir dilim ekmek karşılığı okuma yazma öğretmeyi teklif eden iki öğretmenimiz var ki bunlardan biri hepimizin tanıdığı ünlü yönetmen Bahman Ghobadi.  Said bir grubu Halepçe sınırına sadece 5 ceviz karşılığı götürmeye razı olur. 


Sınırdaki askerlerin ateşleri altında  kara tahtaların kalkan gibi kullanılması ve işe yaraması açık bir eğitim mesajı vermekte. 

25 Nisan 2013 Perşembe

İNEK / گاو / GAAV


Yapım: 1969 | İran
Yönetmen: Dariush Mehrjui
Senaryo: Dariush Mehrjui 
Başroller: Ezzatolah Entezami, Ali Nassirian, Jamshid Mashayekhi

Pehlevi rejimine açıkça eleştiri getiren Dariush Mehrcuyi’nin İnek filmi Şah’ın damadının başında bulunduğu Kültür ve Sanat Bakanlığı tarafından yasaklandı, ancak iki yıl sonra filmin jeneriğine hikâyenin 50 yıl önce, yani Pehlevi rejiminden çok önce geçtiğini gösteren bir ibarenin eklenmesiyle gösterim izni alınabildi. 








Filmin hikâyesi ve senaryosu psikolog Gulam Huseyin Saidi’ye aittir. Köydeki tek ineğin sahibi olan Meşhedi Hasan’ın adeta canından çok sevdiği ineği, Hasan’ın köyde olmadığı bir dönemde hastalanır ve köylü tarafından kesilip, gömülür. Hasan’ı üzmek istemeyen köylüler Hasan’a ineğin kaçtığını söylerler, fakat Hasan gerçeği anlar ve kendisini ahıra kapatır ve inek gibi yaşamaya başlar.




Bu film, bir inek ile sahibi arasındaki çizginin pek de kalın olmadığını, insanın derinliklerinde tartışmasız hayvansı bir doğaya sahip olduğunu açığa çıkarmıştı. Venedik film festivalinden gelen büyük ödül de, bu çalışmanın olağanüstülüğünü perçinleyen bir başka faktördü[1]. Avrupa gazetelerinde, “İnek filmi ve Mehrcuyi, Venedik Film Festivali’nin bu yılki en büyük keşfidir.”, “Mehrcuyi, yeni bir Passolini’dir.” gibi yorumlarla İran Sineması dikkat çekti. Mehrcui’nin Postacı (Postçi, 1972) filmi de 1972’de Cannes’da yer aldı[2].


Gav filmi imam Humeyni tarafından da çok beğenilip devrimden sonra gösterime koyulur. Ali Şeriati ise alinasyonu[3] ve insanın modernizm karşısında yabancılaşmasını anlatırken bu filme atıfta bulunur. Şeriati, bu film için; “İran’da üre­tilen en insanî film, bu inek filmidir[4] der, ne var ki o dönemler sansüre uğrar[5].




Humeyni'nin film hakkında görüşleri. 


Bana göre filmin en etkileyici sahnesi yukarıda fotoğrafını gördüğünüz kare. Meşhasan'ın üzüntüsü çok gerçekçi idi.


Hasan ile İslam'ın isimlerinin başına gelen Meş eki nedir diye merak ediyorsanız küçük bir not; Meşhed'deki İmam Rıza türbesini ziyaret eden bir Şii, geleneklere göre artık yarım hacı sayılır ve ismine bu ünvan eklenir. 

Filmin yönetmeni; Dariush Mehrjui...




[1] Fatin Kanat, İran Sinemasında Kadın, Dipnot Yayınları 2007, s:31
[2] [2] Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi http://www.mafm.boun.edu.tr/files/312_iran_sinemasi.pdf
[3] Alinasyon, âline [aliéner] kökünden gelmekte olup insana cinin hulul etmesi [girmesi] anlamına gel­mektedir. İşte bu anlamda, eskiden, deliren biri için, “kendinden uzaklaştı, kendini tanımıyor, aklını yitirmiş, kendinde değil, bir başkası oldu” derlerdi. Yani diva­ne ve mecnun olmuş; cin [div] ona hulul etmiş [aline ol­muş] ve aklını, duygusunu ve kişiliğini yiyerek onun insanî kimliğinin ve bireysel kişiliğinin yerine geçmiştir; o kendisini duymamaktadır, cini kendisi sanmaktadır. [ Ali Şeriati, İSLAM BİLİM; DERS-8 ]
[4] (Şeriati, 2011)

13 Şubat 2013 Çarşamba

“PERSEPOLİS ANTİK KENTİ”


                PERSEPOLİS: KRALLAR KENTİ
                                                               تخت جمشید  
  پرسه پلیس 





İnşasına M.Ö. 515’de Büyük Darius tarafından başlanılan Persepolis’in yapımı 150 yıllık bir zaman içinde tamamlanmıştır. Pers ülkesini simgelemekteydi ve aynı zamanda Ahameniş imparatorluk anlayışının yansımasıydı. Yönetim merkezi olarak rol oynuyor, büyük şenliklerde kullanılıyordu. Yeni gelen kral selefinin sarayında oturmaz, kendisi için yeni bir saray inşa ettirirdi. Bu sebeple tesisten çok sayıda saray yer almaktadır.
İran hükümeti 1924 de Profesör E. Herzfeld’i Persepolis’de yeniden esaslı surette incelemeler yapmaya memur etmişti. Herzfeld’in raporu dört yıl sonra kitap halinde Berlin’de neşredilmiştir[1].

Aşağıda tesisin arkeologlarından Erich F. Schmidt’in Persepolis adlı eserindeki planını görüyorsunuz[2].

,


Bu plan doğrultusunda bu görkemli saray kompleksinden kısaca bahsetmek gerekirse; Şiraz kentinin 57 km. doğusunda bulunan Kuh-i Rahmet dağının eteklerinde, yerden 15 m kadar yükselen yapı yaklaşık 450x300 metre boyutlarındaydı. Hazine odasında bulunan yazıtlardan anlaşıldığı kadarı ile şehir birkaç aşamada kurulmuştu.

Darius ilk önce zemini düzleştirdi ve seti planladı, daha sonra güneydoğuda hazine odası inşa edildi. Hazine odası, ganimetlerin ve Persler için dini bir kutlama olan, aynı zamanda kralın da yüceliğini perçinleyen Yeni Yıl Festivali’nde (Nevruz) gönderilen yıllık vergilerin depolanması için kullanılırdı.

Hazine Odası 


 Kare biçimli kabul salonu apadana, hazine odasının kuzeybatısında idi. Salonun doğuya bakan basamaklarında, 23 heyetten insanı krala armağanlar verirken resmeden kabartmalar bulunur.
Konuk elçiler üç sıra halinde tasvir edilmiştir. Her ülkenin elçileri bir selvi ağacı ile diğer ülkelerin elçilerinden ayrılmıştır.

Hayat Ağacı 


 Her gruba bir kişi başkanlık etmektedir. Bir Pers veya Med muhafız da onlara rehberlik etmektedir.

Muhafız

Bu kabartmalarda her ülkenin kültürel önemi ve geçmişi göz önünde tutulmuştur. Örneğin Medler, Elamlar, Babilliler, Asurlar diğer ülkelere kıyasla daha üstün ve önemli olduklarından ön sıralarda gösterilmiştir. Persler ise kendi imparatorluklarının kurucuları olduklarından vergi vermekten muaf tutulmuş, bu nedenle de hediye getirenler arasında gösterilmişlerdir.
Kuzey merdivenin orta kısmında üç levha bulunmaktadır. Bu levhalarda Pers, Babil ve Elam dillerinde yazılar vardır. Doğu merdivende de iki levha vardır. Güneydekinde Babil ve Elam, kuzeydekinde ise Persçe yazılar vardır. Yazıların her iki tarafında bir Pers bir de Med olmak üzere sekiz yüksek rütbeli subay yer almaktadır. Bu yazılar Kserkses zamanında yazılmış ve onun yaptığı işleri anlatmaktadır.
Merdivenin sol korkuluğunda 23 sahne üç sıra halinde yer almaktadır. Üst sıra yedi sahneden oluşur ve şu ülkelerin temsilcileri yer almaktadır: Med, Suse, Harat, Harauvatis, Mısır, Part, Asagarta.
Orta sırada altı sahne vardır. Her sahnede ayrı bir ülkenin elçileri gösterilmiştir: Ermenistan, Babil, Kilikia, Saka, Gandara,Suguda
Alt sırada yer alan ülkeler: Suriye, Kappadokia, İyonia, Bactry, Hindistan, Trakya, Zaranka, Libya,Habaşistan .



 Ksenophon İÖ 4. Yy da şöyle yazar “Bütün halklar eğer Kyros’a topraklarının en güzel ürünlerini, en güzel hayvanlarını veya sanat eserlerini göndermezlerse gözden düşeceklerine inanırlardı.” [3]

Apadana Sarayı yüksek sütunları, değişik biçimde hayvan başlı sütun başlıkları ve sayısız kabartmaları ile Persepolis’in başta gelen saraylarından birisidir. Etrafındaki teraslar ve odalarla birlikte 15000 metrekarelik bir alana yayılır.
Toplam 72 tane olan avlu ve teras sütunlarından bugün sadece 13 tanesi ayaktadır. Diğer 69 sütunun bir kısmı Büyük İskender tarafından M.Ö. 331 yılında Persepolis yakıldığında tahrip edilmiş, bir kısmı da yaklaşık 2500 yıllık bir zaman içindeki doğal aşınma ve insanların tahribi neticesinde yıkılmışlardır. Geçtiğimiz yüzyılda bu 13 sütunun da bir kısmı çevredeki köylüler tarafından değirmen taşı yapmak için kesilip götürülmüştür.
Apadana Sarayı


Apadana sarayının rekonstrüksiyonu 
Bayramlar ve yılbaşı törenleri bu sarayda yapılırdı, yabancı ülkeden gelen elçiler de kral tarafından bu sarayda kabul edilirdi.

Duvarların iç tarafı motifli mozaikler veya fresklerle süslenmiştir. 1940 yılında yapılan kazılarda çok miktarda mozaik ve fresk örneklerine rastlanmıştır. Mozaikler üzerinde çivi yazısına çok sık rastlanmaktadır. Mozaiklerden biri üzerindeki on iki satırlık çivi yazısından Xerxes’in Tanrı Ahuramazda’dan kendisi ve ülkesini koruması için dilekte bulunduğu anlaşılmaktadır.
Persepolis’in kuzey kısmında 1956 yılında yapılan kazılarda, üzerinde iki kartal başı bulunan büyük bir sütun başlığı çıkarılmıştır. Persler kartalın kudret ve zafer sembolü olduğuna inanırlardı. Bu inanca dayanarak bayrakları üzerine kartal motifi yapmışlardır.

Çifte grifon başı
 Apadana bahçesinin kuzey-doğu köşesinde 1942 yılında yapılan kazılarda, aslan başlı büyük bir sütun başlığı bulunmuştur. Burada aslan hücum eder vaziyettedir. Ağız açık, dil dışarı sarkık, dişler de belirgin bir şekilde gösterilmiştir. Aynı özellikleri Hitit aslanlarında da görmekteyiz, bundan başka bir de boğa başlı sütun başlığı vardır[4].



Üzerlerinde hayvan kabartmaları bulunan bu başlıklar Apadana’nın orta avlu ve balkonlarına aittir. Çünkü bu tür başlıklara Persepolis’in diğer yapılarında rastlanmamıştır.

Tachara, I. Darius’un kendi sarayı için seçtiği isimdir ve kralın kışlık sarayıdır. Saray Persepolis’te yapılar için oluşturulan terasta inşa edilen ilk binaydı ve kralın ölümünden önce tamamlanmıştı. Resmi törenlerden çok seremonilerde kullanılıyordu. 1160 metrekarelik bir alanı kaplayan yapı kentteki en küçük saraydı. Tachara’nın üzerinde bulunan yazıta göre, buranın Büyük Darius tarafından yapıldığı yazmaktadır. Yazıtta; Darius, atalarının adlarını saydıktan sonra Ahura Mazda’yı övmekte, her şeyi ona borçlu olduğunu söylemekte, Ahura Mazda’nın lütfu ile hâkim olduğu memleketleri saymaktadır.

Önde Tachara arkada Apadana

 Darius’un varisi 1. Kserkses, babasının yapım projelerinin bazılarını devam ettirirken yeni projeler de üstlendi. Apadanayı bitirdi ve güneyine, Darius’un Sarayı adı verilen küçük bir saray yaptırdı. Kserkses, kabul salonunun kuzeyine kendi adıyla da bilinen “Bütün Ulusların Kapısı”nı yaptırdı[5]. Kapının yüksekliği 11 metredir.

Bütün Ulusların Kapısı 




Batı yönünde bir çift boğa tarafından korunan kapıyı, doğuda sakallı insan şeklinde boğa (lamassu) figürleri bekler.




Lamassu

 Doğu ve batı kapılarının alınlıklarında çivi yazısı ile yazılmış eski Persçe, Elamca ve Babil dilinde eşanlamlı üç yazıt vardır. Bu yazıtlardan avlunun Xerxes zamanında tamamlandığı anlaşılmaktadır. Yazıtlarda Kserkses’in “Bu kapıyı ben yaptırdım ki büyün ülkeler ondan geçiyor.” ibaresi görülmektedir.
Ön kapıda, kente yavaş ve etkileyici bir giriş sağlayan çift trabzanlı muazzam merdivenler vardır. Kserkses, bu sarayın iki katı büyüklüğünde, Kserkses Sarayı olarak bilinen ikinci bir yapı inşa ettirdi.

Hadiş Sarayı




Taht-ı Cemşid kabartmalarında kral birkaç vaziyette gösterilmiştir. Ya ateş mihrabı önünde dua eder vaziyettedir. Ya tahtında oturmakta veya yürümektedir. Yahut da bir aslan veya yarısı kartal yarısı aslan bir nevi ejder ile mücadele etmekte, onu hançerlemektedir. Büyük kralın, korkunç hayvanla mücadele ettiğini tasvir eden levhada hükümdarın, Ahura mazda tarafından yeryüzünde Ehrimen’in[6] zararlı mahlûklarıyla cenk etmek için gönderilmiş olduğunun ve onun yardımı ile bu mahlûklara galebe ettiğinin belirtilmek istenildiğinde şüphe yoktur[7].





Kralı tahtta oturur bir halde tasvir eden kabartmada, başında krallığın alameti olan Kidaris bulunmaktadır. Bu, üst kısmı altından geniş bir taçtı. Medya usulündeki elbisesi kırmızı kandis olup ayaklarına kadar inmektedir. Arkasında ayakta duran köle, başının üzerinde sinek kovan bir yelpaze tutmaktadır. Bütün kabartmalar, yalnız o zamanki sanatı değil, saray hayatını da canlandırmaları bakımından çok önemlidirler[8].






Kabartmaların kullanılması İÖ 1. Bin yılda sanatsal bir gelenek olarak Yeni Assur döneminde geliştirilmişti. Ancak Assur ve Ahameniş sanat geleneği arasında kritik bir fark vardı. Assur hükümdarları genelde halkını zapt ederken resmediliyor ve sunumlar çoğunlukla şiddet içeriyordu. Ahameniş kralları ise kendilerini halka iyilik eden ve onları koruyan hayırseverler olarak betimlemeyi seçmişlerdi. Çoğunlukla halkın huzura kabulü ya da kendilerine itaat edenlerin onlar için düzenlediği tören alaylarında tasvir edilmişlerdi[9].





Yukarıdaki kabartmada kralın ziyaretçi kabul sahnesini görmekteyiz. Hükümdarın karşısındaki kişiler başlarını eğip elini öper şekilde gösterilmiş, bu kralın karşısında proskynese yapmak gerekliliğini kanıtlar. Bu bir anlamda hükümdarın otoritesinin tanınmasıdır.


Krala bağlı ulusların sırtlarında tahtında oturan kralı taşımalarını gösteren kabartma.


Alçak kabartmalarda hâkimiyet altındaki halklar kralın tahtını sırtlanmış, Susa’da ise I. Darius’un heykelini taşırken betimlenirler. Ancak büyük krala boyun eğmişlerse de bölücülük yaratılmadığı ve haraç verildiği sürece kral da onların kültürlerine, yerel âdet ve inançlarına saygılı davranırdı[10]
Kserkses’in oğlu I. Artakserkses daha sonra kendi sarayını ve apanadadan sonra ikinci büyüklükte, 70x70 metre boyutlarındaki heybetli Yüz Sütun Salonu’nu inşa ettirdi[11]. Throne salonu olarak da bilinen bu yapı Persepolis’in en büyük yapısıydı. Bu yapı olasılıkla idari işlerin yürütüldüğü yerdi. Apadanadakinin aksine, sütunlar halkın ve imparatorluğun değil ordunun gücünü anlatıyordu.

Tesiste yer alan bir diğer yapı ise bugün Persepolis müzesi olarak kullanılan Harem’dir. Harem hakkında günümüze ulaşmış fazla bilgi yoktur. Persepolis müzesinden birkaç görüntü:



Bronz Trumpet. Önemli diplomatların şehre girişlerinde çalınırmış.





Throne Salonu

Persepolis harabelerinde bulunan yazıtlar; Asur,Elâm ve Pers dilleriyle ve çivi yazısı ile yazılmışlardı, bu yazıtlarda binayı yaptıran kralın adı ve Ahura Mazda’ya karşı minnettarlığı belirtilmiştir.

Ahameniş kralları mezarlarını da bu resmi alana yaptırıyordu. Saraylardan biraz yukarıda, yamaçlarda son Ahameniş kralları II. Artarkserkses, III. Artarkserkses ve III. Darius’a ait mezarlıklar bulunur. Buradan 10 km kadar uzakta Nakş-ı Rüstem denilen ve bir yazıt sayesinde yalnızca I. Darius’un mezarının belirlenebildiği bir bölge daha vardır. Harici manzarası haç şeklindedir. Haçın yüksekliği 24,5 metredir. Büyük Darius ile diğer kralların bu mezarlarına yerli halkın Nakş-ı Rüstem demeleri burayı Firdevsî’nin Şehnâmesi’nde tasvir ettiği milli kahramana nisbet etmelerinden ileri gelmiştir. Nakş-ı Rüstem'de mezarlara ilaveten, mezarların alt kısmında, Sasani krallarına ait olan yedi adet devasa kaya oyması bulunur.















Mezar üzerindeki kabartmalarda bir yükselti üzerinde duran kral ve Tanrı Ahura Mazda yer alıyor. Büyük Darius I, Nakş-ı Rüstem kitabesinde “Ahura mazda, yeryüzü nizamının bozulduğunu görünce onu bana havale etti. Ben de yeryüzüne nizam verdim” diyerek kuvvet ve kudretini Tanrıdan aldığını açıkça ifade etmektedir[12]. Ahameniş İmparatorluğunu teşkil eden memleketlerin temsilcileri olarak iki sıra halinde dizilmiş olan 28 insan, kralın bulunduğu tahtı alttan tutmaktadırlar.











































Mezarların önünde, merdivenlerin çevrelediği, 12 metre yüksekliğindeki Zerdüşt (Yunanca Zoroaster) binası bulunuyor. Bu yapının Darius zamanından kalma bir ateş tapınağı olduğu
sanılıyor[13].









Persepolis’in inşasına katkıda bulunanlar, Persis’in kraliyet atölyelerinde ve hazine dairesinde çalışanlar, bunu, köleleştirilmiş savaş tutsakları olarak değil, tersine devlet tarafından çağrılmış ve ücretleri ödenen işgüçleri olarak yapıyorlardı[14]. Pers krallarının hizmetinde Yunanlı sanatkârların bulunduğu muhakkaktır. Pelin, Efesli Teléphanés’in Büyük Darius ve Kşayarşa için çalıştığını haber verir. Taht-ı Cemşid (Persepolis) kabartmalarında, Efes şehri tapınağındakilere benzeyen elbiseler görülmesi de bu haberi teyit ediyor. Sus’da bulunan büyük Darius’a ait kitabe de bu hususu ayrıca belirtmektedir[15].

Ksenofon’dan öğrendiğimize göre Yunanlılar Ahameniş kralı sarayında ziynet eşyası olarak altından bir ağaç görmüşlerdir. Fakat bu sanat eserini takdir edecekleri yerde onu, güneşin ziyasına karşı bir leyleği bile koruyacak gölgesi olmadığı gibi sözlerle alay mevzuu yapmışlardır[16].

Persepolis’i İskender’in çevresinden Diodor şöyle anlatır: “Persepolis, Pers Krallığının ‘anakent’i idi. İskender onu, Asya’nın bütün kentleri içinde en nefret edilen kent olarak Makedonyalılara anlattı ve saraylar dışında, yağma için askerlerine bıraktı. Güneşin altındaki en zengin kenti ve özel evler, zamanın akışı içinde her türlü konforla donatılmıştı. İç kale hayranlığa değerdi ve üç katlı bir duvar çemberiyle çevrelenmişti… Taraçanın üzerinde, serpiştirilmiş bir şekilde, büyük bir lüksle donanmış olarak krallık konutları ve komutanların konutları ve değerli şeylerin korunması için uygun bir şekilde donatılmış olarak hazine dairesi bulunmaktaydı.[17]” 
Yine bir tarihçi olan Plutarch, MÖ 330’da Persepolisi fetheden Büyük İskender’in, ele geçirdiği hazineleri 10 bin katır ve 5 bin deveye taşıttığını söyler. Fakat yakması ile ilgili bir açıklaması yoktur[18].

Ahameniş İmparatorluğunun yıkılışı ve bu görkemli şehrin yanması ile ilgili farklı görüşler vardır. Bunlardan en yaygın olanı Makedonyalı Büyük İskender’in III. Darius’u mağlup ettikten sonra önce Babil’i alması ardından İran içlerine yönelip Persepolis’te I. Kserkses’in sarayını törenle yaktığıdır. Bunun amacı Kserkses’in Yunanistan’da yaptıklarına misilleme idi[19]. Çünkü Kserkses Akrapolis’i yağmalamıştı. Diğer bir iddianın kaynağı ise, İskender’den çok sonra yaşamış olan Firdevsî’inin kaleme aldığı İran Milli Destanı kabul edilen Şehname’dir. Firdevsî İskender’i Pers imparatorluğunun varisi ilan ederken İskender’in de annesinin Pers olduğunu söyler. Pers İmparatorluğunun varisi olduğu iddiasını destekleyen görüşler fazladır, zira İskender davranışlarıyla adeta bir Doğu despotuna dönüşmüş, Pers hükümdarları gibi davranarak Pers geleneklerini benimsemeye başlamıştı.



Büyük İskender'in şehri yakışının temsili

Büyük İskender- İstanbul Arkeoloji Müzesi

Sonuç olarak bu şehir İskender tarafından yakılmış mıdır bilinmez ama yandığı bir gerçektir, çünkü bu alanda çalışma yapan arkeologlar elde ettikleri bulgular doğrultusunda bu karara varmışlardır.

Persepolis, İslam devriminden sonra, temsil ettiği köhnemiş değerler nedeni ile mollalar tarafından yıkılmak istendi ancak dönemin Fars eyaleti valisi halkı toplayarak bu yıkıma engel oldu. Persepolis bugün İran’ın en çok ziyaret edilen turistik bölgesidir. Eski kentin yıkıntıları Pers imparatorluğunun görkemini simgeliyor.



Apadana merdivenlerinde Perslerle Medler el ele










Krala hediye sunan bir Ermeni


























 (Pehlevice : Ohrmazd, Farsçaاهورا مزدا „Bilginin Efendisi“)
                      Başının üzerinde; İyi düşün, Sağda;İyi Konuş, Solda ise İyi Davran yazmaktadır.



















    Dareikos denilen bir para birimi darp etmişlerdir. Herodot’un anlattığına göre, Persler vergi geliri olarak diğer halklardan aldıkları paraları eritip tekrar para olarak basıyorlardı.






Ernst Emil Herzfeld 






















[1] E. Herzfeld, Rappord sur l’état actuel des ruines de Persepolis, Berlin 1928
[2] (Schmidt)
 [3] (Casabonne)
 [4] (Nazlou)
 [5] (Toteva)
 [6] Ehrimen, Zerdüştlük inanışında, kötülük ve karanlıkları temsil eder.
 [7] (GÜNALTAY)
 [8] (GÜNALTAY)

 [9] (Toteva)

 [10] (Casabonne)
 [11] (Toteva)
[12] (Günaltay) 
[13] [Milliyet)
[14] (Wiesehöfer)
[15] (GÜNALTAY)
[16] Ksenophon, Helleniques, İ, VII, 38.
[17] (Wiesehöfer)
[18] (Milliyet)
[19] (http://tr.wikipedia.org/wiki/III._Aleksandros)




Kaynakça


Casabonne, O. «Akamenid İmparatorluğu-Büyük Kral ve Persler.» ArkeoAtlas 6, (2007): 20-35.
GÜNALTAY, Ord. Prof. M. Şemseddin. İRAN TARİHİ I.CİLT EN ESKİ ÇAĞLARDAN İSKENDER'İN ASYA SEFERİNE KADAR . ANKARA: TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI , 1987 .
http://tr.wikipedia.org/wiki/III._Aleksandros.
Milliyet. Dünyanın Bütün Harikaları. 2000. sy:80-81.
Nazlou, Kourush Hormoz. «"Persepolis Apadan Sarayı" Tez.» İst. Ün. Ed. Fak. Klasik Arkeoloji Bölümü, 1978.
Schmidt, Erich F. Persepolis 1- Structures-Reliefs-Inscriptions . The University Chicago Press
TANYU, Prof. Dr. Hikmet. Tarih Boyunca Yahudiler ve Türkler 1. Kitap. Yağmur Yayınları , 1976. sy: 94-95 .
Toteva, Galya D. «Pers Kentleri ve Sanatı-On Binlerin Düşü.» Arkeoatlas 6 (2007): 36-53.
Wiesehöfer, Josef. Antik Pers Tarihi . Telos Yayınları , 2003.