10 Kasım 2013 Pazar

Mohsen Namjoo - ALAKİ





از آمدنم هیچ معلوم نشد
یک نمای الکی، یک نمای الکی
این جان نزارم هیچ پالوده نشد
یک فضای الکی، یک فضای الکی
از سطح خرافه این زبانم نگذشت
یک صدای الکی، یک صدای الکی
گل یافته شد به دست منپوچ نشد
یک هوای الکی، یک هوای الکی
***
از آمدن و رفتن ما سودی کو
یک حبوط الکی، یک سقوط الکی
دردا و ندامتا که تا چشم زدیم، مامور که گرفت ما را بابا خیط نشد
به خدای الکی، یک به خدای الکی
***
خر از سر شهنه، یک نمد ساخت ولی
یک کُلای الکی، یک کُلای الکی
سرتاسر صحنه آش نذری بود
نیّتای الکی، نیّتای الکی
یک هفته به من مرخّصی می دی؟
لذّتای الکی، لذّتای الکی
با اون گُلای پائولوروسی حال کردم
یک گُلای الکی، یک گُلای الکی
دست پخت عشقم قورمه سبزی بود
سبزیای الکی، سبزیای الکی
***
وای دهه ی چهل خیلی باحال نو و او او او ووو
وستالژیای الکی، تالژیای الکی
ایام قدیم مردونگی بود
هیبتای الکی، هیکلای الکی
وقتی بچه بودیم نون خونگی بود
مزّه های الکی، مزّه های الکی
مردا حالا دیگه سیبیلشو دارند
سیبیلای الکی، سیبیلای الکی
تا حالا جمعِ روشن فکرا رفتی؟
روشنفکرای الکی، چهره های الکی
تا حالا تفریق روشن فکرا رفتی؟
تیکه های الکی، تیکه های الکی
تا حالا ضرب روشنفکرا، تقسیم روشنفکرا رفتی؟
ماس مالیای الکی، ماس مالیای الکی
تا حالا با رئیس وستینگهاوس شام خوردی؟
لحظه های الکی، لحظه های الکی
تا حالا از کسی دل بردی؟ اوهوم اوهوم اوهوم، اوهوم اوهوم اوهوم
سرفه های الکی، سرفه های الکی
اونا با ما دشمنن، ما خوبیم اونا انن، این غربیای الکی، این شرقیای الکی
توهمای الکی، توهمای الکی
تا حالا زنی که پل ریکور بخونه دیدی؟
دانشای الکی، دانشای الکی
تا حالا با زنی که پل ریکور خون باشه... هوم.....؟
هوی و های الکی، هوی و های الکی
یک هوای الکی (هوا هوا هوا) یک فضای الکی (فضا فضا فضا)
یک هوای الکی (هوا هوا هوا) یک فضای الکی (فضا فضا فضا)
از شهر برو بیرون فضات عوض شه
جاده های الکی
کوه ها، دشت ها، تپه های الکی، تپه های الکی، خلقتای الکی
***
قدم زدن در زیر بارون، رو ماسه ها دراز کشیدن
قدم زدن در زیر بارون رو ماسه ها دراز کشیدن
اینا همه با اون صفا داشت، دنیای عشق ما چه ها داشت
یک وفای الکی، یک صفای الکی
یک وفای الکی، یک صفای الکی
من هرچی می گم واسه خودته دختر
ادعای الکی، ادعای الکی
این چه جور ، این چه جور جفایی ه که دیگه جفا نمی کنی؟
زر زرای الکی، زر زرای الکی
تو نسبت به دیگران موفق تری
نسبتای الکی، نسبتای الکی
باید سعی کنی از قافله عقب نمونی
سبقتای الکی، سبقتای الکی
باید سعی کنی همه چی رو ول کنی بدویی بندازی بدویی تا انتها
بدویی تا انتها
انتها
انتهای الکی
نه نه، انتها، انتها، انتهای همه چی، انتهای همین سِتلیس، انتهای امشب، انتهای همین کنسرت
انتها!
انتهای الکی، انتهای الکی، انتهای الکی، انتهای الکی، انتهای الکی، انتهای الکی
انتها، انتها، انتها، انتها [تا آخر ترانه]
از آمدنم هیچ معلوم نشد
این جان نزارم هیچ پالوده نشد
از سطح خرافه این زبانم نگذشت
گل یافته شد به دستِ منپوچ نشد
از آمدن و رفتن ما سودی کو؟
دردا و ندامتا که تا چشم زدیم
خر از سر شهنه، یک نمد ساخت ولی
سرتاسر صحنه آش نذری بود
یک هفته به من مرخّصی می دی؟
با اون گُلای پائولوروسی حال کردم
دست پخت عشقم قورمه سبزی بود
وای دهه ی چهل خیلی باحال نوستالژیا
ایام قدیم مردونگی بود
وقتی بچه بودیم نون خونگی بود
مردا حالا دیگه سیبیلشو دارند
تا حالا جمعِ روشن فکرا رفتی؟
تا حالا تفریق روشن فکرا رفتی؟
تا حالا ضرب روشنفکرا، تقسیم روشنفکرا...؟
تا حالا با رئیس وستینگهاوس شام خوردی؟
تا حالا از کسی دل بردی؟
اونا با ما دشمنن، ما خوبیم اونا اَنن، این غربیا، این شرقیا، توهما...
تا حالا زنی که پل ریکور بخونه دیدی؟
تا حالا با زنی که پل ریکور خون باشه خوابیدی؟
از شهر برو بیرون فضات عوض شه
من هرچی می گم واسه خودته دختر
این چه جور جفایی ه که دیگه جفا نمی کنی؟
تو نسبت به دیگران موفق تری
باید سعی کنی از قافله عقب نمونی
باید سعی کنی همه چی رو ول کنی بندازی بدویی، بدویی...
بدویی تا انتها
تا انتها
انتها

23 Ekim 2013 Çarşamba

Size Nasıl Geliyorsa.... William Shakespeare

Tümüyle bir sahnedir yaşam;
Erkeklerle kadınlarsa, hepsi birer oyuncu;
Biri çıkar, öteki girer ve her biri,
Kendine düşen sürede pek çok rol oynar;
İnsanın yedi dönemi yedi perde eder. 
İlk perdede bebektir; dadısının kollarında
Cıyak cıyak bağıran, her an kusan bir bebek.
Sonra, sızlanıp duran okul çocuğu gelir;
Elinde çantası, pırıl pırıl sabah suratıyla;
Salyangoz gibi sürüne sürüne,
Gönülsüzce okuluna yollanan çocuk.
Sonra sıra sevdalıda; baca gibi iç çeker durur,
Ezgiler düzer sevdiğinin kaşlarına.
Arkadan panter bıyıklı. onur düşkünü asker gelir,
Desteksiz atmadan edemez; her an her şeye hırslanıp
Kavga çıkarmak için bahane arar;
Şan şöhret denen o sabun köpüğünü
Topun ağzında bile aramaktan çekinmez.
Sonra sıra yargıçtadır;
Semiz tavukla beslenmiş okkalı toparlak göbeğiyle,
Haşin bakışları, görevine uygun resmi sakalıyla;
Ardı ardına bilgece deyişler sıralayıp,
Beylik örnekler vermeye meraklı yargıç da
Rolünü oynar geçer. Sahne değişir;
Altıncı dönemde sıra
Sıska, terlikli, pimpirik ihtiyara gelir; 
Gözlükleri burnunun üstüne düşmüş, yanakları sarkmış, 
Gençliğinden kalma iyi korunmuş pantolonu, 
Bir deri bir kemik bacaklarına çuval gibi bollaşmıştır;
O tok erkek sesi yeniden tiz çocuk sesine dönüşmüştür;
Islık gibi çıkar ağzından,
İlginç olaylarla dolu bir tarihsel oyunun son sahnesi
İkinci çocukluk ve sınırsız unutkanlıktır;
 Ne diş kalmıştır artık, ne göz, ne tat,
Ne de başka bir şey. 
                            (1599, 2. Perde, 7. Sahne) 

  (William Shakespeare, Size Nasıl Geliyorsa, çev. Bülent Bozkurt, Remzi Kitapevi, İstanbul, 1996) 
           
Yukarıdaki gravür, Jasparde Isaac'a (ö.1654) aittir. İnsanların bebeklikten orta yaşa tırmanışları ve oradan da birlikte paylaştıkları ölüm yatağına girişleri tasvir edilir.

10 Ağustos 2013 Cumartesi

MASADA HİSARI

ULU MASADA


Büyük Herod tarafından yeniden inşa edilmiştir. 

Ölü Deniz'in güneybatı kıyıları üstünde yalçın kayalıklara kuruludur. Hacılar, MS 73'te Romalılar tarafından kuşatılan ve onları köleliğe zorlamak yerine canlarını aldıkları Yahudi isyancıları anmak için Masada'nın yılan benzeri patikasından yukarı tırmanır.
Hristiyan keşişler bu şehirde bir kilise kurdu, ancak sonradan Masada enkaz tabakalarının altında kaldı. Daha sonra 1960'larda, arkeologlar Herod'un, hamam, havuz ve geniş su deposu olan iki cömert sarayını gün ışığına çıkardı. Yahudi isyancıların yaşadığı hücreleri, ayin banyolarını ve dünyanın en eskisi olduğuna inanılan sinagogları da buldular.

Ölü Deniz böyle küçük ve neredeyse cansız bir göl için, tarihte şaşırtıcı biçimde büyük bir rol oynamış. Batı kıyısındaki Masada Hisarı, Jonathan Maccabeus tarafından inşa edilen kaleyi genişleten Judaea Kralı Büyük Herod'a koruma ve göle hakim bir görüş alanı sağladı. Masada'nın kuzeyi İbrani Kitabı'na göre Davud'un Kral Saul'un kızgın bir halde kendisini aradığı sırada saklandığı yer olan Ein Gedi ( keçilerin membası) demek. Ein Gedi, verimli bitkileri ve membaları olan bir vaha; söylenilene göre vahşi dağ keçileri ve leoparlar burada yaşıyor. Daha kuzeyde Qumran yamaçlarındaki mağaralarda, Esseniler -eski bir Yahudi mezhebi- Ölü Deniz Yazmalarını sakladı. Bu belgeler, MÖ 3. yüzyılın ortalarından MS 68 yılına uzanıyor ve bazıları topluluğun manastır hayatının günlük kayıtlarını içeriyordu. (1)

(1) Reader's Digest Seçkisi Dünya Harikalarını Keşfedin kitabından sy:150 

1947 yılında bir çoban tarafından Kumran vadisinde tesadüfen bulunan testilerin içinden bir kısmı İbranice, bir kısmı da Aramice ile yazılmış yaklaşık 40 bin adet el yazması parçasından oluşan Ölü Deniz Parşömenleri  günümüzde Hıristiyanlığın ve Museviliğin bilinen en eski yazılı kaynaklarından sayılırlar. 

Bu parşömenler sayesinde, M.Ö. 1. yüzyıldan M.S. 2.yy'a değin Ölü Deniz kıyısındaki Kumran vadisine yerleşmiş olan Esseniler hakkında bilgi toplanmış oldu. Esseniler dışa kapalı Yahudi toplumu idi. Yoldan çıkmış değil bilakis dinlerine çok bağlı idiler. 



                                                               Bizans Kilisesi

                                                                  Büyük Herod

                                                                    Masada hamamı

19 Temmuz 2013 Cuma

HİLÂFETİN İLGASININ ARKA PLANI

Son Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi'nin kitabı olan "Hilâfetin İlgasının Arka Planı" kitabından...


sy 32'den... 
" 1. Dünya Savaşı galibi devletlerin her nasılsa Mustafa Kemal'e yenilmeleri hususudur. Bu devletlerin İzmirDe Mustafa Kemal'e yenilmeleri akledilir bir şey değildir. O sırada galip devletler istediklerini yapabilecek konumdaydılar. Ancak ona göre -yani Mustafa Sabri Efendi'ye göre- İngilizler dahice bir plan tasarlayarak Mustafa Kemal'le anlaşıp İzmir'den çekildiler. Böylece güya ona yenilmiş ve çekilmek zorunda kalmışlardı. Mustafa Kemal muzaffer komutan ilan edilmişti. İngilizler ise bunun karşılığında birçok büyük kazançlar sağladılar. Meselâ hilâfetin ilgası gibi..." 

11 Temmuz 2013 Perşembe

İNSAN NEDİR?

Sadi'ye sormuşlar; "İnsan nedir?" Cevabı: "Yek 
katre-i hûnest ve hezar endişe"... Yani, tek damla
 kan ve sayısız kaygı, endişe... Eski Yunan 
hakimlerinden Solon'a da soruyorlar, "insan nedir?" 
diye... O da, "insan bir ârızadan ibarettir" diyor. Yani 
bir ipliğin üzerindeki ilmik gibi bir şey... Çekince iplik
 dümdüz...Bu iki görüş de insanı tam ifade 
kuvvetinde değil...Sadî'de daha derin, fakat o da 
ıstırap cephesiyle insanı ele alıyor. Öbürü sadece
 yokluk tarafından görüyor.... 

*Necip Fazıl Kısakürek'in Sahte Kahramanlar Kitabından alınmıştır. 

25 Nisan 2013 Perşembe

İNEK / گاو / GAAV


Yapım: 1969 | İran
Yönetmen: Dariush Mehrjui
Senaryo: Dariush Mehrjui 
Başroller: Ezzatolah Entezami, Ali Nassirian, Jamshid Mashayekhi

Pehlevi rejimine açıkça eleştiri getiren Dariush Mehrcuyi’nin İnek filmi Şah’ın damadının başında bulunduğu Kültür ve Sanat Bakanlığı tarafından yasaklandı, ancak iki yıl sonra filmin jeneriğine hikâyenin 50 yıl önce, yani Pehlevi rejiminden çok önce geçtiğini gösteren bir ibarenin eklenmesiyle gösterim izni alınabildi. 








Filmin hikâyesi ve senaryosu psikolog Gulam Huseyin Saidi’ye aittir. Köydeki tek ineğin sahibi olan Meşhedi Hasan’ın adeta canından çok sevdiği ineği, Hasan’ın köyde olmadığı bir dönemde hastalanır ve köylü tarafından kesilip, gömülür. Hasan’ı üzmek istemeyen köylüler Hasan’a ineğin kaçtığını söylerler, fakat Hasan gerçeği anlar ve kendisini ahıra kapatır ve inek gibi yaşamaya başlar.




Bu film, bir inek ile sahibi arasındaki çizginin pek de kalın olmadığını, insanın derinliklerinde tartışmasız hayvansı bir doğaya sahip olduğunu açığa çıkarmıştı. Venedik film festivalinden gelen büyük ödül de, bu çalışmanın olağanüstülüğünü perçinleyen bir başka faktördü[1]. Avrupa gazetelerinde, “İnek filmi ve Mehrcuyi, Venedik Film Festivali’nin bu yılki en büyük keşfidir.”, “Mehrcuyi, yeni bir Passolini’dir.” gibi yorumlarla İran Sineması dikkat çekti. Mehrcui’nin Postacı (Postçi, 1972) filmi de 1972’de Cannes’da yer aldı[2].


Gav filmi imam Humeyni tarafından da çok beğenilip devrimden sonra gösterime koyulur. Ali Şeriati ise alinasyonu[3] ve insanın modernizm karşısında yabancılaşmasını anlatırken bu filme atıfta bulunur. Şeriati, bu film için; “İran’da üre­tilen en insanî film, bu inek filmidir[4] der, ne var ki o dönemler sansüre uğrar[5].




Humeyni'nin film hakkında görüşleri. 


Bana göre filmin en etkileyici sahnesi yukarıda fotoğrafını gördüğünüz kare. Meşhasan'ın üzüntüsü çok gerçekçi idi.


Hasan ile İslam'ın isimlerinin başına gelen Meş eki nedir diye merak ediyorsanız küçük bir not; Meşhed'deki İmam Rıza türbesini ziyaret eden bir Şii, geleneklere göre artık yarım hacı sayılır ve ismine bu ünvan eklenir. 

Filmin yönetmeni; Dariush Mehrjui...




[1] Fatin Kanat, İran Sinemasında Kadın, Dipnot Yayınları 2007, s:31
[2] [2] Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi http://www.mafm.boun.edu.tr/files/312_iran_sinemasi.pdf
[3] Alinasyon, âline [aliéner] kökünden gelmekte olup insana cinin hulul etmesi [girmesi] anlamına gel­mektedir. İşte bu anlamda, eskiden, deliren biri için, “kendinden uzaklaştı, kendini tanımıyor, aklını yitirmiş, kendinde değil, bir başkası oldu” derlerdi. Yani diva­ne ve mecnun olmuş; cin [div] ona hulul etmiş [aline ol­muş] ve aklını, duygusunu ve kişiliğini yiyerek onun insanî kimliğinin ve bireysel kişiliğinin yerine geçmiştir; o kendisini duymamaktadır, cini kendisi sanmaktadır. [ Ali Şeriati, İSLAM BİLİM; DERS-8 ]
[4] (Şeriati, 2011)

BEYAZ BALON / بادکنک سفید / BADKONAK E SEFİD 1995




Yapım: 1995 | İran
Yönetmen: Jafar Panahi
Senaryo: Abbas Kiarostami 

Filmin senaryosu balık almak isteyen bir kızla alakalı iken adı neden Beyaz Balon olmuş diye merak ettiğim, izleyince taşların yerine oturduğu film. 

Cafer Panahi'nin ilk uzun metrajlı filmi olmasının yanısıra senaryosu Kiyarüstemi'ye ait. Panahi, uzun zaman Kiyarüstemi'nin yanında tabiri caizse çıraklık yapmış bir isimdir. 

Filme geçmeden önce Cafer Panahi'nin şuanki durumundan bahsetmeliyim, zira kendisi rejim karşıtı film yapmak ve yine rejim karşıtı kişilerle ilişkide bulunmak suçundan 20 yıl film yapması yasaklanmış ve hapis cezası almıştı. Yaptığı açlık grevi ile dünya gündemine oturmuştu. Bildiğim kadarıyla hala İran'da, kendisi İran'da kalıp mücadele etmek istiyor. Zaten yurt dışına çıkma yasağı var ve bu yüzden Cannes Film Festivali'ne katılamadı. Alttaki fotoğraf son zamanlarda Abbas Kiyarüstemi ile birlikte çalışan  Juliette Binoche'nin Cannes'taki protestosundan bir kare. 






Gelelim filme; simgeler üzerine kurulmuş bir film, zaten İran'ın sansürleri karşısında başka nasıl film yapılabilir ki?

Yönetmen İran'da yabancılara bakışı bir çocuk gözüyle irdeliyor aslında ve Nevruz gününde bir kız çocuğunun gözünden İran sokaklarını ve fakir yaşantısını  bizlere sunuyor. Abi karakteri  ile bizlere Doğu'da erken yaşta büyümek zorunda kalan erkek çocuklarını, terzi ile suçu hep başkasında arayan ve bahaneleri bitmeyen İran'ı anlatıyor bana göre. 




En son baloncu çocuğun bir nevruz gününde elinde kalan son beyaz balonu ile kepengi kapalı bir dükkanın önündeki görüntüsüyle bize veda eden bir yapıt. Belli ki burada da siyasi bir mesaj var ama bunun okumasını yapmak biraz tarih bilgisi gerektiriyor. Burada herkes çocuğu Afgan zannetmiş, çocuğun Tacik olduğunu savunanlarda var. 


Burada sözü Cihan Aktaş'a vermeliyim, "Dünya Bülteni" nde güzel bir yazı kaleme almış, paylaşmakta fayda var. İyi okumalar... 


Cafer Penahi ve siyaset
İranlı yönetmen Cafer Penahi, altı yıl hapse mahkum edildi. Bana hapis cezasından daha dikkat çekici gelen, sanatçının yirmi yıl boyunca sinema çalışmalarından mahrum bırakılması hükmü oldu. Bir sanatçının üretimden alıkonulmasından daha ağır bir ceza olur mu...
Penahi, sinemasıyla siyasal tavrını ayırt etmeyen bir yönetmen. Esasında bir devrimin ardından gelişen İran sinemasının yeni kuşak yönetmenlerinden beklentilerine aykırı düşmeyen bir sinema anlayışı bu. Yeni İran sineması toplumsal duyarlığa sahip olacak, bununla birlikte kaba bir propaganda aracı olarak da şekillenmeyecekti. Kısacası sinemacılardan mesailerini Sovyetler Birliği'nde olduğu gibi resmi ideolojinin hizmetine adamaları beklenmeyecekti. Hakikat arayışı, insanın özündeki iyiliği açığa çıkartan keşifler, estetik ve mükemmellik arayışı... Bu başlangıç ilkelerinin yeni İran sinemasını özgün kılan etkilerinden kimse şüphe duyamaz. Şimdi anlaşılmaz görünen, sanatçının siyasete ilgisinin niceliğini belirleyen kıstaslardır. Bir filminin sahnesinden türlü yorumlar okunarak suçlanacak olan yönetmen, sembolik anlatımlara ve çocuksu dilin imkânlarına sığınmaya devam mı edecek...
Birkaç yıldır ülkelerinde temsil ya da katılım, fikirlerin beyanı gibi konularda sıkıntı yaşayan İranlı yönetmenler, eleştirilerini bazen Daryuş Mehrcuyi ve Behmen Fermanara gibi kısmen metaforik, bazen de Rahşan Beni İtimat ve Penahi gibi filmlerinin gişede gösterime sokulmaması pahasına apaçık bir şekilde ifade ediyorlar. Ya da Asgâr Ferhadi'yle Ali Refei misali gişe kaygısıyla Hollywood sinemasından uyarlama, Kubrick ve Haneke etkisini belli eden seri cinayet ve psikolojik gerilim filmleri yapıyorlar.
Son yıllarda siyasallaşmış yönetmenler arasında ismi en çok geçen yönetmen, sanırım Cafer Penahi'dir.
Sinema anlayışına yakınlık duymasam da takip etmeye çalıştığım bir yönetmen, Penahi. Onun sinema dili, yeni İran sineması idealiyle bazen örtüşür, zaman zaman da ayrışır.
Hayal Perdesi dergisinin Eylül sayısında yer alan "Mutsuz Filmler" dosyası için yazdığım "Yüzlerce Gizli Dünyadan Bazıları" başlıklı yazıda da irdelemiştim, Penahi sinemasının bu aradalığını.
Penahi, İran sinemasının "İslami" duyarlıkla buluşmayan sol-liberal eğilimli çizgisinin süreğinde değerlendirilebilecek bir yönetmen. Yeni sinemaya ayrıcalık kazandıran kimi nitelikleri onun filmlerinde de görmek mümkün. Hayatın ince ayrıntıları, çocuk bakışının derinliği, tabiattan öğrenme, sıradan insanın hayatındaki sürprizler... Bunlara karşılık pek çok İranlı sinemacının filmlerinde karşınıza çıkabilecek geleneksel sürekliliği veya geleneğin sunduğu imkânları hatırlatan figür ve temalara pek rastlanmaz onun filmlerinde. Pek çok yönetmenin sinemasında bir şekilde beliren - vitray pencere gibi- geleneksel hayatların derinliğine göndermede bulunurken geleceğe de umut ışıklarını ilettiği hissini veren figürler, Penahi'nin filmlerinde özellikle yer almazlar.
Yukarıda belirttiğim gibi Penahi yeni kuşak sinemacılar içinde en fazla politize olan yönetmen. 12 Haziran 2009 seçimlerinden sonra reformistlere yönelik baskıları konu alan faaliyetleri nedeniyle bir ara tutuklandı ve yüksek bir kefaletle serbest bırakıldı. Ülkesindeki siyasal atmosferle ilgili sıkıntıları sinemasına da yansıyor ve Penahi, mesela "Kanlı Altın" (2003) filminde bir savaş gazisini öncelikle ister istemez toplum ve devlet tarafından yeterince desteklenmediği için karanlık işlere tevessül eden bir tip olarak resmetmeyi yeğliyor.
Bana pesimist bir yönetmen olarak görünen Penahi'nin ufkunda insanlar çare arayışına izin vermeyen bir kısır döngünün mahkûmu olarak dolaşırlar ortalıkta ya da kapana kısılmış olmanın çaresizliğini, umutsuzluğunu sergilerler; yönetmenin "Beyaz Balon" gibi, İran sinemasının çocuk merkezli filmleri çerçevesinde yer alan iyimser filmi bir yana... "Daire" filminin kadın kahramanları, Nevval el-Saadavi'nin "Sıfır Noktasındaki Kadın"ının kahramanı gibi, kurtuluş için ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar, toplumun vurduğu damgaya kanunların engelleri de eklendiğinde, başladıkları noktaya geri dönerler; kurtuluş için sürdürdükleri zorlu koşunun ardından.
Penahi sineması yeni İran sineması içinde yine de kendine bir yer buluyor; ne de olsa İran sineması, geçen yıllar içinde farklı bakış açılarını hazmedebilecek bir yapıya sahip olduğunu göstermiştir. Buna karşılık Mina Ekberi'nin Şark Gazetesi'ndeki yazısında altını çizdiği gibi, dünyanın en siyasi sineması giderek siyasi filmlerden yoksunlaşıyor. (20 Kasım 2010)
İranlı yönetmenler siyasetle ilgilenme konusunda hep yüreklendirilmiş ve özellikle Hatemi hükümetleri döneminde, siyaseti belirleyen, siyasette söz hakkına sahip olduklarına da inançlarını yansıtan filmler yapmışlardır. Siyasetle bunca iç içe yönetmenlerin filmleri kaçınılmaz olarak bir yanıyla (ve çok doğal ifadelerle) siyasete dokunur. Giderek "sanat için sanat" görüşünü benimsediği ileri sürülebilecek Mahmelbaf filmlerinde dahi siyaset, filmin dokularına sızmış olarak varlığını sürdürmez mi...
Ayetullah Humeyni açısından hikmetten başka bir anlam taşımayan siyaseti toplumsal katmanlara yayarak halka mal eden devrimin süreğinde, hâlâ soruları, yani kalpleri olan insanların siyasete değinen sebeplerle kısıtlamalara maruz kalması insanın içinde buruk bir duygu uyandırıyor. Kaldı ki Penahi fırsat bulmuşken kahraman edasıyla bir Batı ülkesine iltica hesabı yapan bir yönetmen olmadığını da gösterdi.
Keşke İran'ın gündelik siyaseti Hölderlin'in Fransız Devrimi'nin ardından yaşadığı içe kapanışı, kırılmayı andıran geri çekilmelerin yerine sorumlu sanatçı vizyonunu teşvik eden bir devrimci duyarlığı tazeleyebilseydi, muhalif sorular üzerinden. Keşke Penahi sinemasını geniş ufuklara açmasını engelleyen umutsuzluğun bariyerlerini aşmaya götüren bir mesleki yolculuğu kesintisiz sürdürebilseydi! Belki o zaman "Daire" filminin çıkışsız kadınlarının birbirine dolaşan ayaklarının altına desenleri vitray pencereden yayılan ışıkları hatırlatan bir uçan halı açmayı başarabilirdi, Demavend dağlarının eteklerindeki yeşil bağlara götüren. Kimbilir...








                                     


1 Mart 2013 Cuma

Mohsen Namjoo - Gîs محسن نامجو - گیس




گیس  / gîs/  ( Peh ) : Saç, zülüf, uzun saç ....


یک روز به شیدایی
در زلف تو آویزم
خود را چو فرو ریزم
با خاش درآمیزم
وگرنه من همان خاکم که هستم
Bir gün deliye döndüğümde kendimi senin saçlarından asacağım 
kendimi astığımda toprakla karışacağım 
Ben topraktan başka bir şey değilim. 

یک روز سر زلف
بلوندت چینم بهر
دل مسکینم
اینم، جگرم
اینم، اینم
یک روز که باشم مست
لایعقل و طرد و سست
یک روز ارس گردم
اطراف تو را گردم
کشتی شوم جاری
از خاک برآرم تو
بر آب نشانم تو
دور از همه بیزاری
bir gün sarhoş olduğumda düşünemiyor ve düşmüşken 
bir gün aras dağı olacağım, senin etrafında döneceğim 
bir gün yüzen bir gemi gibi olacağım 
seni topraktan kazıyacağım 
bütün kötülüklerden uzakta suya bırakacağım 

دریای خزر گردم هی
خواهی تو اگر جونم
bana sorarsan eğer, 
hayatım.. 
hazar denizi olacağım 

محصول هنر گردم
خواهی تو اگر جونم
bana sorarsan eğer, 
hayatım.. 
sanat eseri olacağım 

یک روز بصر گردم
یک روز نظر گردم
پانصد سر سر در گم
ای وای ای وای ای واآآی
bir gün göz olacağım bir gün bakış
birbirine girmiş beşyüz adam 
eyvah.. eyvah.. eyvah.. 

حبل المتین گیست
جمعا به تو آویزیم
saçın bir ip gibi, hepimiz senin peşindeyiz.. 

لاتفرقوا و اعتصموا
لاتفرقوا و اعتصموا

ayrılığa düşmeyin, sarılın.
ayrılığa düşmeyin, sarılın.

و اعتصموا به حبل الله جمیعا و لا تفرقوا...
Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı yapışın; parçalanmayın.  (ali imran suresi 103


یک روز به شیدایی
در زلف تو آویزم
Bir gün çılgına döndüğümde kendimi saçlarından asacağım 

یک روز دو چشمم خیس
یک روز دلم چون گیس
آشفته و ریساریس
بردار دگر بردار
بردار به دارم زن
از روی پل فردیس
bir gün gözlerim yaşlı.. 
bir gün kalbim saçların gibi dağılmış ve paramparçayken 
al beni.. 
gel.. 
çabuk ol.. 
al beni ve fardis köprüsünde as.. 

...
دریای خزر گردم
خواهی تو اگر جونم
bana sorarsan eğer, 
canım.. 
hazar denizi olacağım 

صد سینه سپر گردم
خواهی تو اگر جونم
Eğer sen istersen, yüz gönüle siper olurum 

یک روز بصر گردم
یک روز نظر گردم
bir gün göz olacağım bir gün bakış

پانصد سر سر در گم
ای وای ای وای ای وای
birbirine girmiş beşyüz adam 
eyvah.. eyvah.. eyvah.. 

ای درد تو ام درمان
درد سر ناکامی
ای یاد توام مونس
در گوشه تنهایی
وی خاطره‌ات پونز
نوک تیز ته کف کفشم
این سندل رسوایی
این سندل رسوایی
sen benim acımsın ve yine sen hasta yatağımda dermanımsın 
tenha köşede yadıma düşensin 
hatıran ayakkabımın altında duran sivri bir iğne gibi 
bana sürekli seni hatırlatıyor 
rüsva eden ayakkabı.. rüsva eden ayakkabı.. 

گرگی تو و میشم من
جمعا به تو آویزیم
آب از تو سریشم من
جمعا به تو آویزیم
sen bir kurtsun, ben bir kuzu.. hepimiz senin peşindeyiz 
hepimiz sana tutunacak ve seni takip edenlerden olacağız 

اوگزاز و دیازپامی
جر زلفت آرامی
چون زلف تو نآرامم
رسوا و پریشم من
سشوار سشوار سشوار
sen uyuşturucu misali beni sakinleştiriyorsun 
saçların dışında dinginsin sen 
bense dingin değilim, saçların gibiyim 
dağılmış ve çılgınım.. 
saçlarını savuran rüzgar.. saçlarını savuran rüzgar.. saçlarını savuran rüzgar.. 

دریای خرز گردم
خواهی تو اگر جونم

صد سینه سپر گردم
خواهی تو اگر جونم
محصول هنر گردم
خواهی تو اگر جونم
یک روز بصر گردم
یک روز نظر گردم
پانصد سر سر در گم
ای وای ای وای ای وای ای وای