Åşık şoden-i Hüsn bâ Aşk
Ber hükm-i kazâ-yı nâ muvâfık
Hüsn oldu cemâl-i Aşka aşık
Bin cân ile Hüsn-i âlem-ârâ
Çün oldı o Yûsuf'a Züleyhâ
Ma'şuk olacakken oldı Vâmık
Etdi ruh-ı Hüsn'i nesteren-zâr
Ruhsâre-i Aşk u aşk-ı ruhsâr
Elf okusa kaddin eyleyüb dâl
Bir noktadan anlar idi bin hâl
Hancer gibi râdan idi bîmi
Tutmazdı lebinde harf-i mimi
Dendâne-i sîn-i erre-sîmâ
Eylerdi nihâl-i ömrin ifnâ
Sîpâresi elde bedr-i tåban
Manend-i kelef hatı perîşan
Etfâl eder idi derse rağbet
Bunlar biri birine meveddet..
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ İLE
HÜSN'ÜN AŞK'I SEVMESİ
Uygun olmayan kaza ve kaderin hükmünce Hüsn, Aşk'ın güzelliğine vuruldu.
Alemi bezeyen Hüsn, bin canla o Yûsuf'a Züleyhâ kesildi.
Sevilecekken sevdi: Azrå olacakken Våmık oluverdi.
Aşk'ın yanağı, o yanağın sevgisi, Hüsn'ün yüzünü ağustos gülüyle dolu bir bahçeye döndürdü.
"Elif, dese boyunu hatırlayıp åhı, feryâdı, arşa dayanırdı.
Cim dese zülfüne delålet ediyor diye bir noktadan bir hâl anlardı.
Korkusu, hançer gibi "rı, harfindendi; "mim., harfini dudağında tutamaz olmuştu.
Yüzü testereye benzeyen "sin., ömür fidanını yok eder giderdi.
Cüzleri, elinde parlak dolunaydı; saçı başı çil gibi perperişandı.
Çocuklar derse koyulurlardı; bunlarsa birbiriyle sevişmeye girişirlerdi.
ŞEYH GALİB, HÜSN Ü AŞK KİTABINDAN ALINMIŞTIR.
TÜRKÇE ÇEVİRİ: ABDÜLBÂKİ GÖLPINARLI
1968 ALTIN KİTAPLAR